29 Ekim 2008 Çarşamba

evde sinema keyfi



sinema keyfi deyince akla ilk gelen şey patlamış mısır tabi ki. farklılık isteyenler için bu hafta film keyfimizi tamamlayan yiyeceklerimizden bahsetmek istiyorum. tuzotlu patlamış mısır ve meyve salatası... mısırı yağ ve tuzla patlatmayı hepimiz biliyoruz. ben az tuza ek olarak mısırlar patlamaya başladığı anda bir miktar tuzot atıyorum. tuzotun farklı çeşitleri var, hepsi de güzel oluyor. biz bu ara acılı patlatıyoruz. bera bile acı demeden avuç avuç yiyor. yalnız tuzot yağda çok çabuk yandığı için tam patlamaya başladığı anda atıp altını kısmamız ve ateşte çok fazla bekletmememiz gerekiyor. tabi sürekli sallamayı da unutmuyoruz.

yanına da evde bulunan meyveleri küp küp doğrayarak  meyve salatası hazırladım. ben bu salatada elma, mandalina, muz, kivi ve nar kullandım. isterseniz üzerine meyveli jöle hazırlayıp dökebilirsiniz. veya hazırladığınız meyve salatasını pişirdiğiniz pandispanya kekin üzerine yayıp üzerine yine jöle ilave edebilirsiniz.  bu tarif de yine değişik ne yapsam diye düşünürken uydurduğum bi tariftir. özellikle meyve yemeyen çocuklara meyve yedirmenin güzel bir yolu. denemenizi tavsiye ederim...

havuçlu kek


bikaç farklı tarifi birleştirip deneye deneye en iyi sonucu aldığım havuçlu kek tarifini vereceğim bugün size.

malzemeleri;

* 4 yumurta
* 1,5 bardak şeker
* 4 orta boy rendelenmiş havuç
* 1 çay kaşığı tarçın
* 1 paket kabartma tozu
* ceviz içi
* 1,5 - 2 bardak un

yapılışı;

önce yumurtaların akını ve sarısını ayırıp akını kar gibi oluncaya kadar mikserle çırpıyoruz. sarısını da şekerle birlikte çırpıp kar halindeki akını ilave ediyoruz. yumurtanın akını ve sarısını ayrı ayrı çırpınca kekimiz daha güzel kabaracaktır. daha sonra havuç, tarçın, ceviz içi un ve kabartma tozu ilave ediyoruz. yumurta ve havuçların büyüklüğüne göre un miktarı değişecektir. önce bir bardak un koyup daha sonra kıvamı istediğimiz hale gelinceye kadar un ilave etmekte fayda vardır. bu karışımı isterseniz kek kalıbında pişirip sade servis yapabilirsiniz, isterseniz de benim gibi borcamda pişirerek üzerine bir bardak süt ve bir paket krem şantiyle hazırlayacağınız kremayı sürebilirsiniz. afiyetle...

hülya'nın pançosu




bu pançoyu üzerinde ilk gördüğümden beri fotoğrafını çekmek için peşindeyim hülyanın. sağolsun dün akşam bana gelirken giymiş özellikle, hemen fotoğrafladık. saç örgüsü ve yakayı yakından görmek isteyen olursa ekleyebilirim. mankeni siz bir kişi olarak görüyorsunuz belki ama onlar aslında iki kişi. canım arkadaşım hülyaya ve onun 6 aylık oğluna çok teşekkür ediyorum. Allah oğlunu sağlıklı olarak kucağına almayı nasip etsin.

fırında köfte, yoğurtlu ıspanak, marul salatası



işte bu haftaki cumartesi akşamı menümüz. eşim izmir ödemişte çalıştığı için ancak haftasonları eve gelebiliyor. bu nedenle cumartesi akşam yemekleri ve pazar kahvaltıları çok özeldir bizim evde. eşimin yemek yemeyi seven, yemek ayırt etmeyen ama yemeklerdeki küçük detaylara önem verip, küçük farklılıklardan çok hoşlanan biri olduğunu düşünürsek, her hafta ilginç ne uydursam acaba diye ne sıkıntılara girdiğimi tahmin edersiniz. ama hakkını yemeyelim ki hiçbir zaman çok fazla bir beklentiye girmez. her hafta ne istediğini sormama rağmen hiçbir zaman şunu istiyorum dememiştir. cevabı hep aynı: "sen ne yaparsan".

işte bu hafta da acaba ne yapsam diye evde dönüp dururken aklıma fırında patatesli köfte yapmak geldi. çok değişik bi yemek değil diyeceksiniz ama ben ilk defa yapıyorum. çünkü malesef et yeme konusunda fazla seçiciyim. hatta ete dokunamadığım için köfteleri rondoda yoğurup, elime poşet geçirerek yuvarladığımı söyleyebilirim. nasıl hazırladığıma gelirsek köfteleri bayat ekmek, soğan rendesi, tuz, kekik ve tabiki kıyma ile hazırladım. tepsinin tabanını hafif yağlayıp yuvarlak doğradığım patatesleri dizdim. üzerine köfteleri yerleştirdim ve en üste kırmızı veya yeşil biberleri koyup hepsine kürdan geçirdim. bikaç diş sarımsağı soyup küçük parçalara ayırarak ekledim. daha sonra domates salçası ve biber salçasını az suyla hafif eriterek çok az da yağ ilave ederek köftelerin üzerine döktüm. üzerine de kekik serperek fırında pişirdim. tabi kendim için bunun aynısını köftesiz olarak hazırladım. köftelerin tadı ile ilgili bi fikrim yok ama şunu söyleyebilirim ki eşim az daha bütün tepsiyi yiyecekti.

yanına da teflon tavada kendi suyuyla kavurduğum ıspanakları sarımsaklı yoğurtla karıştırdım ve üzerine çok az zeytin yağı gezdirip kırmızı biber serptim. önden bir çorba ve yemeğin yanında vazgeçilmezimiz olan salata ile menüyü tamamladım. salatayı bol malzemeli severiz. bu salatada marul, soğan, kırmızı lahana, turp, havuç, domates ve eşimin favorisi haşlanmış mısır kullandım.











24 Ekim 2008 Cuma

kara kız keki



 

eşimin en sevdiği keklerden birisidir. zaman zaman aklına gelir "ablam böyle bi kek yapardı" der. sağolsun ablam yani görümcem de ne zaman istesek yapar. belki de bu yüzden öğrenme gereği duymamışım hiç. geçen hafta onlardayken kek yapmamı rica etti benden. eşim de her haftasonu olduğu gibi izmirden gelecekti. onun sevdiğini hatırlayarak bu keki yapmaya karar verdik. "çok kolay" dedi ablam. o kadar güzel oldu ki kimse doyamadı yemeye.kıvamı yumuşacık, sünger gibi bir kek. dün akşam arkadaşlarım gelecek olunca aklıma hemen bu kek geldi. gelmeyen arkadaşlar da burdan resmine baksınlar artık. tarifine gelirsek:

malzemeler;

* 3 yumurta
* 1,5 bardak şeker
* 1 bardaktan biraz az sıvı yağ
* 1,5 bardak süt
* 2,5 bardak un
* 1 paket kakao
* 1 paket vanilya
* 1 paket kabartma tozu
* fındık veya ceviz
* üzeri için istenirse hindistan cevizi

yapılışı;
sütü, şekeri, yağı, kakaoyu güzelce çırptıktan sonra bu karışımdan 1,5 bardak ayrılır. sonra sırayla yumurtalar kırılır ve çırpılır. un, vanilya, kabartma tozu, ceviz veya fındık ilave edilir. ben fındıklı denedim, hazır topkekler gibi oldu. kek pişirildikten sonra fırından çıkar çıkmaz çatalla delik deşik edilip, dilimlenerek ayrılan karışım üzerine güzelce yayılır. çok fazla kabarmıyor belki ama lezzeti muhteşem oluyor. canan ablama bu güzel tad için çok teşekkür ediyorum.

nanemizi evde kurutalım


bu sene nanelerimi evde kurutuyorum. pazardan aldığım iki bağ nane aylarca yetiyor ki söz konusu nane olunca elim hiç aza gitmez. bol bol kullanmayı severim. hele de cacıkta... aldığım naneleri tertemiz yıkayıp yapraklarını ayırdıktan sonra bir gazete veya örtü üzerine sererek kurutuyorum. kullanacağım zaman elimle ovalayıveriyorum. o kadar güzel bir koku yayılıyor ki marketten alınanlar böyle kokmuyor. kendi ellerimle yıkadığım için gönül rahatlığı ile de kullanıyorum. malum biz bayanlar birer eş, birer anne olarak sevdiklerimize en temiz, en güzel, en sağlıklısını yedirmek istiyoruz. karşılığında onların yüzünde oluşan küçücük bi gülümseme, gözlerindeki ufacık bi pırıltı ise ödülümüz oluyor. daha ne isteriz ki zaten...

testi desenli fiskos örtüsü


-


evinde şark köşesi yapmayı sevenlere göre bir fiskos modeli. üzerine de dekoratif bir testi koyarak uyumlu bir fiskos masası elde edebiliriz. bu fiskos örtüsü için testi desenli 7 adet baklava dilimi örülüyor. daha sonra dilimlerin etrafı iki sıra zincir+sık iğne geçiliyor. bu arada dilimler birleştiriliyor. ortasına da kat kat yaprakları olan bir çiçek motifi yerleştiriliyor. daha sonra küçük çiçekli 12X12 kareler örülüyor. bu küçük çiçekler tek tek değil sıra sıra örülüyor. birinci sırada uc uca eklenmiş yarım çiçekler elde ediliyor, ikinci sırada çiçkelerin kalan yarısı tamamlanıyor. üçüncü sırada ise ikinci çiçek sırasına geçiliyor. biraz karışık oldu ama şöyle özetleyebilirim; iki sıra örülünce bir sıra yani 12 adet çiçek elde ediliyor. bu şekilde örülen 7 adet kareyi de örtümüze ekledikten sonra son olarak çiçekli kareleri baklava dilimlerinin ucunda bir küçük çiçekle birleştiriyoruz. böylece fiskos örtümüz tamamlanmış oluyor. anlatım biraz karışık olsa da aşağıdaki resmin size yardımcı olacağını umuyorum...



fiskos masası


36 adet motif baklava dilimi oluşturacak şekilde birleştiriliyor ve 6 baklava dilimi en ortadaki motife ve birbirlerine eklenerek fiskos örtümüz tamamlanıyor. oldukça zahmetli olan bu örtüyü annem örmüştü. ince işlerden hoşlananlar için güzel bir model. birleştirme detayının daha iyi anlaşılması için aşağıdaki resimde tam ortadaki motifi çektim. isteyenler için motiflerin tarifini de elimden geldiğince yapmaya çalışırım. resimlerin büyük hali için üzerlerine tıklayabilirsiniz...

örgü çoraplarım



sonunda oldu, sağ ayağım da internete düştü ve meşhur oldu. mankenlik yaptıracak kimseyi bulamayınca mecbur kaldı daha doğrusu.

neyse konumuza dönelim, burada önemli olan çoraplar çünkü. kışın soğuk günlerde benim gibi çok üşüyen insanlar için ideal. özellikle misafirliğe gittiğimiz yerlerde terlik istemeye çekiniriz bazen. işte öyle zamanlarda taşıması kolay olacağı için bir çift patik veya çorabı çantamızda hazır bulundurabiliriz. hele bi de kıyafetimizle uyumlu renkler seçmişsek kimse gözlerini ayaklarımızdan alamayacaktır. gerçi bu iyi bişey mi kötü bişey mi karar veremedim şimdi...dost başa bakar, ayağa bakan düşman mıydı???

çeyizimden patik



bu arada yazmayı unutmuşum, bütün patik ve çoraplar çeyizimden. Annem bunları hazırlarken hiç aklına gelmemiştir eminim bi gün internetten yayınlanacakları. ve yine adım gibi eminim söylediğim zaman çok gülecek. patik giyme alışkanlığım olmadığı için hiç dokunmamıştım şimdiye kadar. hatta annemin, çeyizlerim yerleştirilirken koyduğu çekmecede aynen koyduğu gibi duruyorlardı. hiçbirşeyin sebepsiz olmadığı bu dünyada onlar da işe yarayacakları günü beklemişler anlaşılan.

yeşil patik



spor giyinmeyi sevenler için spor desenli bi patik modeli bu. ayağa giyildiğinde model kendini çok daha güzel gösteriyor. 



kırmızı çiçekli patik


giydiğim zaman o kadar düzgün ve kalıp gibi duruyor ki patik yerine ayakkabı demek daha uygun olacak neredeyse. aşağıdaki fotograftaki önden görünüşü ile timberland ayakkabıyı andırmıyor mu gerçekten...

22 Ekim 2008 Çarşamba

lif modelleri







evde bulunan değişik lif modellerinden bir karma hazırlamak istedim. çift katlı liflerin mankenliğini oğlum yaptı. özellikle çocuklara banyoyu sevdirmek için onlara böyle lifler örebilirsiniz. kız çocuklarının çok hoşuna gideceğine eminim.

brokoli salatası



işte hem sağlıklı, hem de çok lezzetli bir salata. püf noktası brokoliyi kaynamış suya atıp birkaç dakika haşlandıktan sonra soğuk suya çıkarmak. daha sonra doğradığınız brokolinin içine istediğiniz malzemeleri koyabilirsiniz. ben bu salatada turp, havuç, domates, kırmızı lahana, soğan ve kendi haşladığım mısır tanelerini kullandım. ve tabiki brokoliye çok yakışan sarımsak bu salatanın vazgeçilmezi...

piyaz



bana izmiri hatırlatır piyaz, izmir aşık olduğum şehir... öğrenci menüsü; trakya köfte, patates kızartması, piyaz. üniversite hayatım boyunca en çok yediğim şeyler bunlardı herhalde. evde yapma gibi bi alışkanlığım yoktu pek. geçenlerde buzluğa koymak üzere fasülye haşlarken aklıma geldi. iyi ki de gelmiş, meğer çok özlediğim bi lezzetmiş...

buzluğa koyacağım fasülyeleri aşağıdaki gibi paketledim. malum kuru fasülye bereketli bir yemek. iki tabak yapıverelim dendiğinde yapılmıyor. bu yüzden fazlaca haşlayıp buzluğa koyuyorum. yapmak istediğim zaman ihtiyaç kadar çıkarıp yapıvermesi çok pratik oluyor. paketlerken fasülyeleri yayarak yassı bi şekilde paketlersek ihtiyacımızı alacağımız zaman hepsinin buzunu çözmeden kırarak ayırmak mümkün.


kornişon salatalık turşusu



sıra geldi bugün saatlerimi alan turşuya. bu konuda çok tecrübeli değilim ama genellikle uydurma yaptığım yemeklerimin, tarife bakarak yaptıklarımdan daha güzel olmasına güvenerek kolları sıvadım. bikaç kulaktan dolma bilgim vardı, haftasonu pazardan limon tuzu, turşu tozu vs alırken satıcı ablayı da sıkıştırmıştım biraz. bugün bir de tecrübeli arkadaşların deneyimlerine başvurmak amacıyla internetten kısaca baktım. sonuçta herkes farklı tarif veriyor tabi. ben hepsinin ortalamasını alarak, biraz da işe kendi yorumumu katarak ama çok uğraşarak turşumu kurdum.

nasıl yaptığıma gelirsek; 6 kg kornişon salatalığa yaklaşık 4 lt kaynatılıp soğutulmuş su, bir küçük paket limon tuzu(5 kg salatalık için diye sorarak almıştım, gramını tam bilmiyorum), 10 yemek kaşığı kadar iri tuz ekleyerek turşumun suyunu hazırladım. (malzemeleri sıcak suda eritmek çok daha kolay oluyor) içine attığınız yumurta eğer suda asılı kalıyorsa çözeltiniz yeterli doygunluğa ulaşmış oluyormuş. tadına da baktım tabi, fena değildi. bu arada pet şişelere bikaç nohut, bikaç diş sarımsak koyup üzerine salatalıkları doldurdum. bikaçının en üstüne havuç dilimledim (nasıl olacağı ile ilgili bi fikrim yok, bu yüzden çok koymadım zaten) sonra şişelere hazırladığım suyu doldurdum. bir çay bardağı da elma sirkesi ilave ettim. elma sirkesi ile çok daha güzel oluyor. en son üzerine pazardan aldığım turşu tozundan çok az ilave edip şişeleri kapattım. bu arada şişelere sığmayan iri salatalıkları da kavanozlara doldurdum. kullanacağım zaman şişeleri keserek açacağım ama bazen fışkırabiliyor, dikkatli açmakta fayda var....

askılı merserize bluz



bir örgü dergisinden bakarak örmüştüm. lastik kısmını haroşa ördükten sonra 3 ters, 4 düz örerek birinci sıra tamamlanıyor. toplam 3 sıra bu şekilde düz gördüğümüzü düz, ters gördüğümüzü ters örerek tamamlıyoruz. model dördüncü sırada ortaya çıkıyor. 4. sırada örerken aynı zamanda önden 4 düz olarak görülen kısımda ortadaki iki ilmeği kenardakilerle yer değiştiriyoruz. tıpkı saç örgüsü yapar gibi. ortadan kenara geçirdiğimiz ilmeğin önden geçmesine dikkat etmeliyiz. sonuçta orta ilmeklerden biri sağa, biri sola geçmiş oluyor. 4 sırada bir bu işlemi tekrarlıyoruz. kol kenarlarını ve yakayı yine haroşa örerek tamamlıyoruz.


pembe merserize bluz



dün internette gezinirken öğrendim, bu modelin adı sarhoş bacağıymış... bir ters, bir arttır, bir kes şeklinde örülüyor. arka sıra da aynı fakat kestiğiniz ilmeklerin ilki önceki sırada arttırdığınız ilmek olmalı. buna dikkat ederseniz model ortaya çıkar. bu modelle aslında atkı örünce de çok hoş oluyor. angora, bebe yünü veya simli iplik tercih edilebilir atkıda.


merserize bluz

 

bu bluzun örneğini üniversitedeki oda arkadaşımın hazır kazağından çıkarmıştım. ipi sürekli kırarak örüldüğü için biraz oyalıyor ama örmesi çok zevkli. aslında kolunu da örmüştüm ama hoşuma gitmediği için dikmedim. bu haliyle spor kıyafetlerle özellikle de kot ceket içine çok uyumlu.

21 Ekim 2008 Salı

önce ör sonra sök...



son şal modelim de yine antalyadan annemin yakın arkadaşı sariha teyzeden. üzerinde görüp de beğendiğim ve modelini anlamaya çalıştığım sırada ben sana örerim diyecek kadar ince bir insan. kalın iple örülmüş ve oldukça da uzun. bu sebeple soğuk günlerde en çok tercih ettiğim şalım bu. arttırarak haroşa örgü örüyorsunuz ve daha sonra istediğiniz aralıklarla bi ilmeği salıveriyorsunuz. sonuna kadar sökülen ilmekler arada görünen yolları oluşturuyor. örmek için emek emek uğraştığımız bişeyi neden sökelim demeyin, hem sökmesi çok zevkli hem de çok hoş bi görüntü oluyor. teşekkür ederim sariha teyzecim.

ganimet yenge'min şal modeli



madem şallardan başladık öyle devam edelim. bu şalın modelini alanya'daki ganimet yengemden aldım. yengem bi ara herkese şal, bebek yeleği, ceketi vs örüyordu. beraya doğduğunda ördüğü çok güzel bi yelek ve bi de ceket var. bi de yine çok güzel bi şal modeli daha almıştım ama yeni örüyorum. onları da ekleyeceğim. model çıkarmak isteyenler için yakın çekimini de ekliyorum. yine uçtan örmeye başlanan ve giderek arttırılan bi model. temelde 4 sıra var bu 4 sırayı tekrarlayarak model ortaya çıkıyor.


ilk ördüğüm şal



aslında bir süredir blogumun altyapısı ile uğraşıyordum. bir de internet kablomun bir teli kopmuştu (bi wireless'ımız bile olmadı) bu nedenlerle henüz bişey ekleyemedim. ama artık yavaş yavaş başlıyorum ve ilk olarak ilk şalımı eklemeye karar verdim. şal kullanmayı çok seviyorum. bu şalı da çabuk örüldüğü için seçmiştim. bildiğiniz örümcek örgü. ama tahmin ettiğim gibi kolay olmadı. birincisi örümceklerin boyunu eşit ayarlamak hiç de kolay değilmiş. ikincisi de biraz havalı olsun diye simli ip kullandım, ama örerken sim katı ayrılıp durdu. her neyse sonuçta bitirdim ve özel günlerde kullanılabilecek ince ve bence şık bi şal ortaya çıktı. arkadaşlarımda bu şalın boncuklu ve pullu örülmüşlerini de gördüm. simli iple uğraşmak istemeyenler için değişik fikirler olabilir. ve bence onlar çok daha gösterişliydi...

14 Ekim 2008 Salı

ve bera...

 
işte bloguma adını veren biricik oğlum bera... bu onun en afacan resimlerinden biri ama kesinlikle göründüğünden çok daha afacan. laf aramızda bu blog işlerinden pek hoşlanmadı. sürekli bilgisayarı kapatmamı ve onunla ilgilenmemi istiyor. haklı kendince çünkü son bikaç gündür kendime uygun güzel bi şablon bulabilmek için saatlerimi bilgisayar başında geçirdim. sonuç mu, gördüğünüz gibi dönüp dolaşıp yine blogcunun standart şablonunda kaldım. (artık blogger'dayım:) bunda en büyük pay da tüm bu konulardaki cahilliğime ait tabiki. kısacası çok çalışmam lazım çoooooook...

11 Ekim 2008 Cumartesi

merhaba...

hayatıma açtığım bu yeni sayfadan, yaparken sonsuz zevk alacağım her türlü hobimi benimle paylaşacak olan, bu arada farkında olmadan belki duygularıma, sevinçlerime veya hüzünlerime de ortak olacak olan tüm yeni arkadaşlarıma kocaman MERHABA...

defalarca niyetlenmeme rağmen bir türlü açmaya cesaret edemedim bu sayfayı.güzel olmayacak diye korktum belki de. yaptığım bi işi tam yapmayı sevenlerdenim çünkü. bugün nasıl olduysa bir anda kendimi bu yazıları yazarken buldum. demek ki en uygun zaman bugünmüş. herşeyin hayırlısı diyerek bu sitenin de hayırlı olmasını temenni ediyorum. ve biliyorum ki sizlerden destek gördüğüm takdirde birlikte çok güzel şeyler yapabiliriz.

güzel paylaşımlarda buluşmak dileğiyle şimdilik kısa kesiyorum. akşam arkadaşlarım gelecek çünkü ve hazırlık yapmam gerekiyor. daha geniş bir zamanda sitemi güzelleştirmek için sabırsızlanıyorum.

görüşmek üzere.....

dilek
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...